Türkiye’de katledilen kadınlara ilişkin bir veri sorunu olduğu için gerçek sayılara ulaşılamıyor, fakat buna rağmen sayıların yüksek olması oldukça endişe verici. 2009 yılında Adalet Bakanlığı “cinayet sonucu ölen kadınlar”ın verilerini açıklarken, 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı açıkladığı veride “aile içi şiddet sonucu hayatını kaybeden kadın sayısı”nı belirtti.
Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgiler ve Bianet’in topladığı verilerde 2002 – 2015 yılları arası kadın cinayetleri sayısının 5 bin 406 olduğunu görülmekte.
Resmi kurumların verilerinden derlenen BM istatistiğinin verilerine göre 1995-2013 yılları arası kadın cinayetleri sayısının ise 16 bin 68 olduğu görülmekte.
Geçtiğimiz Mart ayında CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından açıklanan “2002-2020 yılları arasındaki Türkiye’de kadın hakları ihlalleri raporu”nda ise 18 yıllık AKP iktidarı döneminde 15 bin 557 kadının yaşam hakkının ihlal edildiği belirtildi.
Rapora göre, Türkiye’de kadın cinayetlerinin başlıca sebepleri; faillere caydırıcı nitelikte cezalar verilmemesi, cezalarda uygulanan haksız tahrik, iyi hal indirimleri, iktidarın eril söylemleri ve cinsiyetçi uygulamaları olarak gösteriliyor.
Türkiye’de ortalama her gün 5 kadın evli oldukları erkekler, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından katlediliyor, boşanmak isteyen kadınlar, erkek şiddetine en fazla uğrayanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evlerinin adresleri açılış törenlerinde teşhir edilirken, koruma talebiyle polise veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si katlediliyor.
AKP ise geliştirdiği politikayla kadın katliamlarını adeta teşvik ederken, kadınların tüm kazanımlarını da yok etmek istiyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun açıkladığı verilere göre, 2020 yılında erkekler tarafından kasım ayına kadar toplam 246 kadın katledildi, 151 kadının ölümü de kayıtlara “şüpheli” olarak geçti.
Son bir yıl içinde de kadınların çoğu, boşanmak istediği, evliliği ya da ilişkiyi reddettiği yani kendi hayatına dair karar aldığı için katledildi.
Şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadınlar, topluma intihar veya doğal ölüm olarak duyuruluyor. Bu kadınların; gerçekten intihar edip etmedikleri, intihara sürüklenip sürüklenmedikleri, katledilip edilmedikleri, kaza sonucu ölüp ölmedikleri ise aydınlatılmayı bekliyor.
Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi araştırmasına göre kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu 167 ülke arasında Türkiye 114. sırada, Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporunda ise Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer alıyor.
Hayatın her alanında önceliğin erkeklere verilmesi sonucu geri planda bırakılan kadınlar çalışma hayatı ve siyasette de etkisiz bırakılıyor. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde kadınlar, erkek egemen siyasette kendilerine yer bulamadı. 8 bin 257 belediye başkan adayının sadece 652’si, bin 389 belediyenin 3 büyükşehir, 2 il, 38 ilçe ve 2 belde olmak üzere 45’i kadın adaylar tarafından kazanıldı. Kadınların yerel yönetimlerdeki temsiliyeti de, HDP’nin eşbaşkanlık sistemi sayesinde oldu. Ancak KHK ile ihraç edilen adaylara mazbata verilmemesi nedeniyle bu sayı 43’e düştü. Süreç içinde de kayyum darbeleri ile HDP’li belediyelere el konulduğu için, belediyelerdeki kadın temsiliyeti de yok edildi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık’ın hazırladığı “İstihdamda Kadın Raporu”na göre 20 milyondan fazla kadın çalışma hayatının dışında ve her 10 kadından sadece 3’ü istihdam ediliyor. Haftalık 45 saatten fazla çalışan kadın işçi sayısı yıllar içinde ciddi bir artış göstererek 2018 yılı sonunda 3 milyona ulaştı. Çalışma hayatında yer alan kadınlar, toplumsal roller nedeniyle evde çifte mesai yapıyor. Kadınlar erkeklere göre daha az kazanıyor, ücret eşitsizliği devam ediyor. Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de cinsiyete dayalı gelir eşitsizliği oranı yüzde 12. 2019 eylül ayında ülke genelinde iş gücüne katılım oranı erkeklerde 72.6 iken kadınlarda ise sadece yüzde 34.9’dur. Cinsiyet ayrımcılığının eğitime yansımasının bir sonucu olarak günümüzde kadınların en düşük oranla çalıştıkları meslek üst düzey yöneticilik konumlarıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ekonomik bağımsızlığı engelliyod ve ekonomik eşitsizliği artırıyor. 11 milyondan fazla kadın işsiz kategorisine dahi alınmıyor ve “ev işi ile meşgul” olarak sayılıyor. Kadınların ev içindeki bu emeği hiç görünmüyor.
AKP-MHP iktidarı, kadınlar bakımından tabloyu daha da ağırlaştırmak istiyor. Erkek şiddetine karşı koruma sağlayan İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmak isterken, nafaka hakkını da kısıtlamak istiyor.