Son bir yıldır Türkiye’de kadınların ana gündemi İstanbul sözleşmesi oldu.
“Aile kurumunu tehlikeye atıyor” diyen faşist AKP-MHP iktidarı sözleşmeden geri çekilmek için bir çok hamle yaptı. Ancak bu girişimler kadınlar tarafından direniş ile berteraf edildi.
Peki AKP neden İstanbul sözleşmesini hedef tahtasına koydu?
İstanbul sözleşmesi tam olarak neyi içeriyor?
İstanbul sözleşmesi kadın haklarının korunması konusunda mevcut en etkili sözleşme.
Sözleşme ilk defa aile içi şiddeti de kapsaması nedeniyle o dönem “devrim” olarak nitelendi.
Temel alacı, kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.
Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak.
Sözleşmenin belki de en yenilikçi yanı, içerdiği hükümlerin devletler tarafından ne derece yerine getirildiğini denetleyecek bir mekanizma oluşturması.
GREVIO adı verilen bu denetim mekanizması 10 uzmandan oluşuyor.
Fakat aradan geçen 6 yıla rağmen sözleşme ile ilgili birçok madde havada kaldı.
Kadınların mücadelesi ile elde edilen 6284 sayılı yasanın ise uygulamalarla önü kesilmeye başlandı.
Dahası sözleşme gerekleri yerine getirilmediği, şiddetin azalmadığı bu koşullarda kadınlar açısından nafaka ‘erkeği mağdur ediyor’ çerçevesinde tartışılmaya başlandı.
İstanbul Sözleşmesi de kadınların kazanamı ve iktidar şimdi bu kazanıma gözünü dikti.
2020 yılının ilk 11 ayında neredeyse 300 kadın erkekler tarafından katledilirken, 2019’da 474, 2018’de ise 440 kadın erkekler tarafından katledildi. Eğer İstanbul sözleşmesi uygulansaydı, bu kadınların çoğu yaşıyor olacaktı.