İSTANBUL – Ekonomik krizin hükümet tarafından operasyonlar, erken seçim ya da yeni bir marş gibi siyasi söylemlerle perdelendiğini belirten iktisatçı İzzettin Önder, “Bu, hızlı giden bir trenden hiçbir şey görememektir. Pencereye takılıp kalırken birileri bavulunuzdan bir şeyler çalıyor” dedi.
TL’nin değer kaybetmesi, dış ticaret ve bütçe açığının hızla arttığı, borçlanmanın önlenemez yükselişi hükümet içinde bazı bakanları da rahatsız etmeye başladı. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, ekonomideki kötü gidişatı dillendirdiği için üstü örtülü kendi bakanlarını “ayağına sıkmak”la eleştirirken, gidişattı olumlu görmeyen ekonomist Prof. Dr. İzzettin Önder, ülkenin üretimden uzaklaşmış, tüketici bir ekonomi içinde savrulduğunu söyledi.
‘EMEK BASKILANIYOR’
Doların 4 TL’ye, Euro’nu da 5 TL’yi bulmasını yükselen faiz oranlarıyla irtibatlandıran Önder, “Dövizin yükselmesi çok fazla üretim etkili sonuç doğurmaz. Yalnız Türkiye’den dışarıya kaynak aktarma sonucu doğurur. Çünkü döviz yükseldikçe buna bağlı olarak faizler de yükselmesi gerekir. Zaten faizler şimdi bıçak sırtında duruyor. Yükselen faizden özel sektörün büyük boşluk durumundan faiz yükü olarak dış kaynaklara epey bir aktarım yapılacaktır” dedi. Firmalar faaliyet yaparken borçlandıklarından dolayı faaliyetlerden oluşan katma değeri sadece ücret ve kar arasına bölüştürmekle kalmadıklarını ifade eden Önder, “Aynı zamanda önemli bir faiz yükü ortaya çıkıyor. Bunun karşılanabilmesi için de emeğin daha çok baskılanması gerekiyor. Yani ülkemizin siyasi sertliğinin bir boyutu da bunun gerekçesidir. O da yatırımcıların ihracatta çok işine geliyor. Ama emek açısından bir haksızlık, bir sömürü ortaya çıkıyor maalesef” diye konuştu.
‘YÜKSELDİĞİNİ GÖSTERMİYOR’
AKP’nin uyguladığı ekonomi politikasının rehber IMF olduğunu dile getiren Önder, şöyle devam etti: “Ama bu onu sorumlu tutmamak anlamına gelmiyor. Bu IMF’nin yaptığı politikayı uygulamasıdır. IMF’nin politikası Türkiye’ye yar olacak bir politika değildir. IMF de dışarıda işsiz kalan sermayenin, dışarı da yatırım yeri bulamayan serseri paraya güvenli, yüksek kar sağlayan bir ekonomi yarattı. 2000 yılının programının felsefesi budur. Yani Merkez Bankasının para kuru olarak çalıştırılmasının ve bütçenin denetlenmesinin mantığında enflasyonu olabildiğince düşürmek ama faizler yüksek olabilir. Bunun mantığı da ‘Dışarıdan gelen para erimesin. Ama yüksek faiz geliri elde etsin.’ Bu politikaların uygulanması ise Türkiye’nin görüntüsel olarak yükselip zenginleşiyor adı altında aslında diğer ülkelerdeki ekonomilerle nispi olarak aynı yükseldiğini göstermiyor. Bazı durumlarda eridiğini bile gösteriyor. Yani insanlar biraz iş bulmuş olabilir. Biz bunu iyilik zannediyor olabiliriz. Halbuki ekonomide başka yerlerde ciddi erime meydana gelir. Mesela işsizlik bunu bir göstergesi, enflasyonun önlenememesi bunun bir nedeni, dışarıya yapılan kaynak aktarımı bunun başka bir göstergesidir. Bütün cari açık göstergeleri bunların sinyalleridir aslında. Bu politikanın sonucunda bunun böyle olması mukadderdir. Keşke AKP IMF’nin politikasını reddetseydi.”
Ekonominin küresel boyutuna da dikkat çeken Önder, “Hastalığın gayet sinsi ve yavaş ilerleyişi mi sorun? Böyle bir hastalık ilerlerken merkez ülke hemen çökmez. Merkez ülke çevreden kaynak çeker. Böylece kendisi biraz daha yukarıda durur. Halkına verdiği sosyal hakları biraz daha koruyabilir. Ama çevre çok hızlı çöker. Çevre kötüleşirken de bu sefer çevreye borç verir” diye belirtti.
‘DOLAR ARTIK İNMEZ’
Dolardaki yükselişten düşüş beklemeyen Önder, şunları söyledi: “Bunun tek koşulu da her şeyi doğru söylemektir. Dolar 4 liraya dayandı. Fakat bu konjonktüreldir. Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisinde işleyişini ve pozisyonuyla döviz yükselmek durumundadır. Bunu önlemenin tek yolu faizi yükseltmektir. Ama onu da yapamazlar çünkü içeriyi iyice çökertecektir. Dolayısıyla böyle bir fakirleşme dengesiyle ekonomi tutulmaya çalışılıyor. Dolar artık 3.75’e bile inmeyecek. Hafif oynamalar olabilir ama bunlar trendi değiştirmez” diye belirtti.
‘BİR ŞEYLER ÇALIYOR’
“Siyasi olaylarla ekonomik olaylar perdelenmeye çalışılıyor” diye devam eden Önder, şunları dile getirdi: “Onun için bu kadar siyasi olayların üstünde durulmaya çalışılıyor. Operasyonlar, erken seçim ya da ‘milli marşı değiştirelim mi’ söylemlerinin hepsi hikayeydi. AKP durmadan bir proje atıyor, halkın önüne. Bu, hızlı giden bir trenin hızından dolayı pencereden hiçbir şey görememektir. Pencereye takılıp kalırken birileri bavulunuzdan bir şeyler çalıyor olabilir. Bunun yapılmaması lazım. Millet uyandığında bunun AKP’ye çok büyük mal olabileceğini düşünüyorum. Siyasi manevralarla, aldatmaca ifadelerle maalesef yapıyorlar bunu.”
‘CANAVAR ESAS YÜZÜNÜ GÖSTERDİ’
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde ekonomiye dair yaptığı konuşmaya dikkat çeken Önder, şunları söyledi: “Türkiye’de enflasyon önlenemez. Enflasyonu önlemek ile baskılamak başka şeylerdir. 2000 yılında yapılan program enflasyonu baskılama programıydı. Önleme programı değildir. Bunu onlar anladılar mı zannetmiyorum. Başkanlık seçimlerine doğru giderken enflasyon fazla baskılanmak istenmiyor. Canavar esas yüzünü gösterdi ve yüzde 10’un üzerine çıktı. Başkanlık seçimlerine kadar da aşağılara ineceğini zannetmiyorum. Bütçe açığının da sadece bir göstergedir. Ekonomimiz verimsizdir. Bu arada müthiş bir gelir dağılımı bozukluğu var.”
Kaynak : MA