İSTANBUL – 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile cezaevlerinde uygulanması kararlaştırılan tek tip elbiseye dair tartışmalar devam ederken, yönetmeliğin cezaevlerine gönderildiği iddia ediliyor. Yönetmeliğin yürürlüğe konulmaması için toplumun birçok kesiminden tepkiler de gelmeye devam ediyor. Tek Tip Elbise (TTE) Karşıtı Koordinasyon çalışmalarına hız verdi. Ulusal ve uluslararası çok sayıda kurumu ziyaret ederek, tek tip elbisenin yaratacağı tahribatı anlatan koordinasyon, cezaevlerinde yaşanması muhtemel hak ihlallerini yakından takip etmek içinde avukatlardan oluşan ekipler oluşturdu.
Tek tip elbise uygulamasının 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir konuşmayla gündeme geldiğini ve 24 Aralık 2017’de 696 sayılı KHK ile çıkarıldığını hatırlatan TTE Koordinasyonu bileşeni Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) Cezaevi Komisyonu üyesi Avukat Rengin Ergül, uygulamanın referansının Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söyledi.
‘HUKUSUZLUĞUN YASALLAŞTIRILMASI’
Tek tip elbise uygulamasını da kapsayan 696 Sayılı KHK’yi “hukuksuzluğun yasallaştırılması” olarak tanımlayan Ergül, “Tek tip uygulaması işkence yasağının ihlali ve onur kırıcı ceza niteliğindedir. Türkiye’nin konjonktürüne bağlı olmadan her hangi bir ülkede de değil, dünyanın her yerinde işkence mutlak olarak yasaktır. Türkiye ‘İşkenceye Karşı Sözleşme’yi 1988 yılında kabul etmiş ve T.C Anayasasında da açıkça işkenceyi yasaklamıştır. Hiçbir savaş hali veya olağanüstü hal işkence yasağının istisnasını oluşturamaz. Kişi terör suçu olarak tanımlanan bir suç şüphesiyle tutuklanmış ve hatta suçu işlediği tespit edilip cezalandırılmışsa dahi kişiye işkence ve kötü muamele niteliğinde bir yaptırım ya da ceza uygulanamaz. Aynı zamanda bu uygulama adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesinin ihlali anlamına geliyor” diye belirtti.
‘KİMLİKSİZLEŞTİRME VE ETİKETLEME’
Tek tip elbise uygulaması için seçilen renklerin tutukluların kişiliksizleştirilmesi kastıyla seçildiğini vurgulayan Ergül, şunları söyledi: “Tam bir kişiliksizleştirme ve etiketleme amacı taşıyor. Kişiyi kendi gözünde aşağılama, kendi gözünde kimliksizleştirme aracı olarak kullanılıyor. Bu yönüyle onur kırıcı muamele ve ceza niteliğindedir. Aynı zamanda örtük bir şekilde iktidar baskısını hem mahpusa hem de topluma gösteriyor. Ve yine masumiyet karinesinin açıkça ihlali niteliğindedir. Bir duruşma salonuna girdiğinizde kimin sanık olduğunu çok algılamayabilirsiniz ama elbiseyi giydiği zaman direkt sanığın kim olduğu görülecek. Bu da kişinin ‘suçlu’ ilan edilmesidir. ‘Bu suçlu, bunu damgalıyoruz’ algısı yaratılmaya çalışılıyor. Hem uluslararası sözleşmeler hem de Anayasa’ya göre bir kişi suçu kesinleşene kadar masumdur ve masumiyet karinesi vardır.”
‘CİDDİ HAK İHLALLERİ ORTAYA ÇIKAR’
Elbisenin giydirilmesi durumunda ciddi hak ihlallerinin ortaya çıkacağına dikkat çeken Ergül, “1980 sonrası uygulandı ve o fotoğraflar daha da aklımızda. Çünkü işkence suçunun muhatabı sadece o muameleye maruz kalan kişi değil aynı zamanda toplumdur, bu yönüyle tüm toplum işkence suçunun etkisi altında kalır” değerlendirmesinde bulundu.
Cezaevlerinde yapılan açıklamalarda elbisenin giyilmeyeceğinin belirtildiğini ifade eden Ergül, “Bu da baskının artacağı anlamına geliyor, cezaevi içinde çoğu uygulamaya tanıklık bile edemiyoruz, hem içerde hem dışarda insan onuruna yaraşır bir yaşam için TTE uygulamasına karşı güçlü bir ses çıkarmak zorundayız” dedi.
‘DÜŞMAN CEZA HUKUKU UYGULANIYOR’
OHAL’in tek tip elbisenin gerekçesi olmayacağını ifade eden Ergül, “KHK’ler sadece OHAL’i düzenleyen KHK’ler olmalı ama başka niyetlerde kullanılmaya başlandı. Tamamen intikamcı bir duyguyla hazırlanıyor. Türk Ceza Muhakemesi’nde yargılanan kişiler önce düşman ilan ediliyor, sonra düşman ilan edilen sanığın bir özne olarak var olmasına bile tahammül gösterilmiyor. Düşman ilan edilen sanığın iyi giyinme ihtimaline bile tahammül edilemiyor” ifadelerini kullandı.
‘İNTİKAM DUYGUSUYLA HAREKET EDİLİYOR’
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı’nı hatırlatan Ergül, yönetmeliğin cezaevi idarelerine gönderildiğinin iddia edildiğini belirterek, “Yönetmeliğin adli tutukluları kapsayıp kapsamadığını bilmiyoruz. Adli tutukluları kapsamasını savunmamakla beraber, mahpuslar arasında kategorik bir ayrıma gittiği için Ayrımcılık Yasağı’nı da ihlal ettiğini biliyoruz. İktidarın, TMK kapsamında yargılananlarla derdi var herhalde. Tamamen intikamcı bir duygu ile hareket ediyor” diye belirtti.
‘TOPLUMDA SESSİZLİK VAR’
Toplumda derin bir sessizliğin olmasından yakınan Ergül, “Ortada açık şekilde bir işkence yasağının, adil yargılanma hakkının ve ayrımcılık yasağının ihlali niteliğinde bir düzenleme var. Bunun uygulanmasını tahayyül bile edemiyoruz. Türkiye toplumu bazen çok sessiz bazen de çok güçlü karşılık verebiliyor. Bizim burada beklentimiz çok güçlü bir karşı çıkış yapılması. İnsan haklarına aykırı uygulamalarla iktidarını dayatan tarafa, insan hakları savunucuları olarak insanlık onuruna sahip çıkmak adına güçlü bir ses çıkarmak zorundayız” diyerek çağrıda bulundu.
Kaynak : MA