ANKARA –Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la İmralı Heyeti’nin 5 Nisan 2015’te yaptığı son görüşmenin üzerinde 3 yıl geçti. Görüşmelerinin sona ermesi, çözüm sürecinin bitirilmesi Türkiye için temel bir kırılmaya dönüştü ve 3 yıldır Türkiye her düzeyde felaketleri yaşıyor. İmralı tecridi tüm ülkeye yayıldı.
Aralık 2012 tarihinde işareti verilen İmralı görüşmeleri, 3 Ocak 2013 tarihinde İmralı’ya Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’dan oluşan ilk siyasi heyetin gönderilmesi ile resmi düzeyde başladı. Türkiye 2012 tarihinden itibaren İmralı merkezli, bir birine taban tabana zıt ve doğrudan topluma yansımaları olan iki ayrı durum yaşadı. Bunlardan biri 2013-2015 tarihleri arasında yaşanan ve “çözüm süreci” olarak nitelendirilen “huzur, güvenlik, umut ve geleceği birlikte inşa etme arayışı” oldu. Bir diğeri çözüm sürecinin bitirilmesi ile devreye giren ve toplum açısından her açıdan felaket dönemi oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 5 Nisan 2015 tarihinde yapılan son görüşme bu iki dönem açısından temel bir kırılma noktası oldu. 5 Nisan 2015 tarihi, öncesi ve sonrası ile Türkiye toplumunun neyi kazanıp neyi kaybettiğinin önemli göstergelerinden biri haline geldi.
SİYASET Mİ KONUŞACAK SİLAH MI?
2013-2015 Newroz kutlamalarında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın okunan mesajlarında, Türkiye toplumuna çözüm süreciyle çatışmasızlık, barış ve huzur vaat ediliyordu. İmralı’nın devrede olduğu çözüm süreci esas olarak “Silahların sustuğu, siyasetin konuştuğu” bir anlayış üzerinde gelişti ve bunu hem Öcalan ifade etti hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı sözlerle çözüm sürecini savunuyordu. Bu sürecin 5 Nisan’da bitirilmesiyle gerçek anlamda “siyasetin sustuğu ve yeniden silahların konuştuğu” bir dönem başladı. Kronolojik olarak yaşanan gelişmeler de bu gerçeği ifade ediyor.
SÜRECİN BİTİRİLMESİNE HAZIRLIK: İÇ GÜVENLİK PAKETİ
5 Nisan’ın gelişinin işaretleri, Mart 2015 tarihinde Cumhurbaşkanının önce sürecin sürmesi için şart koşulan İzleme Heyetine, ardından Dolmabahçe görüşmesi ve deklarasyonuna karşı çıkması ile verildi. İç güvenlik paketi de doğrudan süreci hedef alan bir hazırlık olarak hükümet tarafından çözüm sürecinde gündeme getirildi. Paket bütün eleştirilere ve karşı çıkışlara rağmen Mart 2015 tarihinde Meclis’ten geçirildi.
Öcalan yapılan İmralı görüşmelerinde paketi şu sözlerle değerlendiriyordu: “AKP de hegemonik anayasaya gitmek istiyor. Güvenlik yasası dahil, bu anlayış¸ en başta AKP’yi götürür. Bu yasa provokasyon üzerine yapılıyor. 6-7 Ekim’in kendisi provokasyondu. Provokasyon üzerine yasa yapmak sorunu giderek büyütür. Çıksa da, çıkmasa da benim için kadüktür. Benim için önemli olan anayasadır. (…) E…’ye de söyleyin, bu Güvenlik Yasası hiçbir şeyi çözmez. Güvenlik Yasası da dahil asayiş¸ önlemleri bir işe yaramaz. (…) Güvenlik yasası çıkarsa en çok onlara zarar verir. AKP otoriterleşmek isterse kendini bitirir. AKP hakiki olmazsa bu sefer gerilla hakiki savaşı başlatır. Anlaşma yok, çözüm yok, barış¸ yok, faşizmi dayatırsa savaş başlar.”
ÖCALAN TECRİDİ ÖNCEDEN FARK ETTİ
Nihayetinde Öcalan’ın öngörüleri gerçekleşti. 27 Mart’ta Meclis’ten geçen paket, tam da 5 Nisan’da Öcalan ile yapılan görüşmeden bir gün önce yani 4 Nisan’da, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Öcalan bu işaretleri aldığı için, 5 Nisan’da yapılan son görüşmede heyete, “Bir daha sizi buraya getiremeyebilirler, bu son görüşmemiz olabilir” diyerek başlayacak olan tecridi gördüğünü ilan etmiş oldu. Oysa Kürt tarafı, çözüm sürecini 8 Ocak’taki Paris katliamına rağmen sürdürüyor, Mayıs ayında askeri güçlerini sınır dışına çekmeye başlamıştı. Erdoğan da buna karşılık, “Dağdan dönüşler başlayacak, cezaevleri boşalacak” diyerek topluma çözüm sürecine ilişkin mesajlar veriyordu.
SON GÖRÜŞME VE SONRASINDA YAŞANANLAR
5 Nisan aynı zamanda tek gündemi 7 Haziran seçimleri olan bir görüşme olarak kayıtlara geçti. AKP, HDP’nin bağımsız adaylarla seçime girmesine yönelik tartışmalar yürütürken, Öcalan HDP’nin seçime parti olarak girmesinde ısrar etti. AKP’nin “HDP baraj altında kalacak” sözlerine rağmen 7 Haziran Öcalan’ın öngördüğü gibi HDP’nin yüzde 13 oranında oy alarak AKP’nin tek başına iktidarını bitirdi. 5 Nisan’da başlatılan tecrit bundan sonra derinleştirildi ve Türkiye için felaketler zinciri de başlamış oldu. Ardından darbe, OHAL, savaş süreci başladı. Böylece Öcalan’ın devrede olduğu dönemde ortaya çıkan, huzur ve güven ortamı, İmralı tecridi ile tersine dönmeye ve tecridin bütün topluma yayılması süreci başladı.
O tarihten sonra Türkiye’de kronolojik olarak şu gelişmeler yaşandı:
24 Temmuz 2015: Yapılan MGK toplantısı ve hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda PKK’ye yönelik operasyonlar başlatıldı.
2 Ağustos 2015: Daha sonra yılları bulacak olan ve Sur, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Yüksekova gibi şehir merkezlerinin yerle bir edilmesine neden olacak, ilk sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu süreçte yüzlerce kişi hayatını kaybederken, ilk kez yerleşim yerleri tank ve ağır silahlarla bombalandı.
5 Haziran-20 Temmuz-10 Ekim 2015: DAİŞ eliyle Diyarbakır, Sur ve Ankara’da saldırılar gerçekleştirildi. Saldırılarda yüzlerce sivil insan hayatını kaybetti.
1 Kasım 2015: AKP, 7 Haziran seçimlerini boşa çıkararak gittiği seçimlerde yeniden tek başına iktidar oldu.
20 Mayıs 2016: Silahların devreye girmesi ile siyaset kurumu hedef alındı ve susturuldu. Bu tarihte CHP-MHP ve AKP’nin ortaklığında milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı.
15 Temmuz 2016: Başlatılan savaş süreci, Öcalan’ın daha önce uyarısını yaptığı darbe mekaniğini harekete geçirdi. Malatya’dan kalkan uçaklar Ankara’yı bombaladı. Darbe girişimi yüzlerce insanının hayatını kaybetmesine neden oldu.
20 Temmuz 2016: İkinci darbe olarak nitelendirilen OHAL ilan edildi. OHAL ile birlikte binlerce kamu görevlisi işinden atıldı, yüzlerce basın organı, STK kapatıldı ve mal varlıklarına el konuldu. Tutuklu ve hükümlü sayısı 250 bin civarına çıktı ve tutuklu sayısı nüfusun binde 3’ünü geçti.
4 Kasım 2016: HDP milletvekilleri ve eş başkanları tutuklanmaya başlandı. Bu süreç HDP’nin Meclis’ten tasfiye edilmesinin de başlangıcı oldu.
16 Nisan 2017: Nisan 2015’te İmralı’da başlatılan tecrit ile paralel devreye konulan uygulamalar, Türkiye’de rejim değişikliğini de beraberinde getirdi. Çözüm sürecine karşı çıkan Kemalistler ve Ulusalcıların da çözüm sürecinin bitirilmesiyle neyi kaybettiği 2 yıl sonra yine bir Nisan ayında ortaya çıktı. 16 Nisan 2017’de yapılan ve şaibeli bir şekilde sonuçları kabul ettirilen referandum ile artık ülke el değiştirmeye ve yönetim şekli farklılaşmaya başladı. Çözüm sürecinde Kürt tarafını, “Al başkanlığı ver özerkliği” diyerek eleştiren MHP, çözüm sürecinin bitirilmesiyle AKP tipi başkanlık sisteminin getirilmesine gönüllü destek verdi.
14 Haziran 2017: CHP’nin de altında imzası olan dokunulmazlıkların kaldırılması düzenlemesi ile başlayan süreç CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına kadar vardı. CHP sonrasında Adalet Yürüyüşü başlattı ama Kürtlere olan mesafesini de sürdürdü.
20 Ocak 2018: TSK, ÖSO ile birlikte yüzlerce sivilin öldürüldüğü, yüzbinlercesinin yerlerinden edildiği Efrin’e yönelik saldırıyı başlattı.
Bütün bu gelişmeler İmralı’da başlayan görüşmelerin toplumda barış ve umut havası yarattığı gibi 5 Nisan’da başlayan tecridin de toplumun tümüne yönelik bir tecride dönüştüğünü, toplumun sessizleştiği bir sürecin de başlangıcı oldu.
Kaynak : MA